Etiketler

Sayfalar

22 Nisan 2010 Perşembe

m

m

tak



sokağa atılmış ev eşyası

tülay


sırtımda uzun kollu, yerlere kadar uzanan mavi bir gömlek, kabus gibi bir koğuşa giriyorum. binlerce alet çalışmakta. hasta bakıcılar, karınca gibi oradan oraya koşuyor. hep aynı cümleyi duyuyorum:
"elimi sıkın, hadi uyanın artık, eliim sıkın, elimi sıkın..."
erdem'i buldum.
yavru balaban bakışlı, yayla çiçeği kokuşlu yavrum, kurban olayım sana.
kolumu okşuyor. elimi eline alıp göğsüne götürüyor.
"sakın korkma," diyor
"neden korkayım?" deyip, gülümsüyorum
sakinim çok sakinim
"ben istiyorum," diyor.
"ne istiyorsun bakayım? beni öpmek mi?"
"evet."
az sonra bir sürü aletle yanımıza gelip, çıkardılar beni koğuştan
beynimde şimşekler çakıyor.
neden istanbul'daki tabancam burada yanımda değil?..
neden erdem'le uçakta değiliz?
"okyanusa düşen uçakta?" (17 şubat 1992)

ve en son (sayfa 210-211)
hastabakıcılara "lütfen yalnız kalmak istiyorum," dedim.
bütün tüpleri, oksijeni, herşeyi çıkardım, attım, koynuna girdim. sarıldım. iki saat yattım yanında.
yataktan çıktım, makası alıp, saçından bir tutam kestim, bir kağıdın içine koydum, kağıdı da cebime.

paltomu giydim, odanın kapısını kapattım...

(okyanusa düşen uçak nerde?)

yavru balaban bakışlı
yayla çiçeği kokuşlu
kokar erdem deyi deyi

ölüm



arkadaşlarım öldü.
insanın arkadaşlarının ölmesi, hem de daha yirmileri sürerken...
genç mick'in, elinde ısırılmış bir elmayla, öyle güzel gözlerle, mavi beyaz çizgili gömlekle bakması neden ölümü hatırlattı sana?