Etiketler

Sayfalar

1 Kasım 2011 Salı

edward hopper'a saygı...

fotoğraflar: elif türkölmez. kreuzberg, schöneberg

tuzluğu uzatır mısın?

fotoğraf: elif türkölmez, neukölln

kerevizi 'çorbalık' satıyorlar. yarım kereviz, iki havuç, bir dal pırasa ve biraz da kereviz yaprağı bir arada... ben sanki, 'onların da gönlü olsun' der gibi, tedirgin, gittim aldım o 'çorbalık kereviz'den. ama bildiğim usul, yemeğini yaptım. soğanları zeytinyağında pembeleştirip, azcık salça ve yarım domatesle kavurdum. patatesleri halka halka, havuçları halka halka, pırasaları halka halka, kerevizi de biçimsizce doğrayıp karışımın içine attım. tepesinden kaynamış su, bir tutam tuz, karabiber ve kırmızı pul biber ekleyip kaynattım. tabağa alınca pırasaları yadırgadım biraz. "kereviz yemeğinin içinde pırasa olmaz" dedim kendi kendime. tadına bakarken ağzımdan çıkan tek söz 'tuzluğu uzatır mısın? oldu. gözlerim doldu.

duvar yıkılınca...

vanilyalı kola: doğuda yok.
fotoğraf: elif türkölmez, neukölln

biz de yıkıldık. annem permalı, kalçalı ve en az üç çocuklu gün arkadaşlarına patates salatası ve peynirli tepsi böreği yerine amerikan salatası ve milföy böreği vermeye başladı. kadınlardan bazıları bu değişimi yadırgadı. amerikan salatasını 'kusmuk gibi', milföy böreğini de yağlı bulanlar oldu. annem yılmadı. şimdi brokoli salatasını bile permalı, artık daha büyük kalçalı ve torunlu kadınlara beğendiriyor.
duvarı yıktılar. parçalarını hediyelik eşya dükkanlarında beş euro'dan satıyorlar. doğuda işsizlik oranı hâlâ daha fazla. doğuda insanlar hala demode montlar giyip saçlarını aslan başı modeli kestiriyor. doğudaki marketlerde en çok ekmek ve patates satılıyor. doğuda, metroda kimse birbirine gülümsemiyor. doğu fakir ve çok yorgun.
doğudayım. karl marx strasse'de. babannemle konuşuyorum. ağlıyoruz karşılıklı. mantar toplamış. eve gelmiş. güneş batmış. ikimiz de doğudayız ve aramızdaki dağlara, yollara, mutfak dolaplarına, kedilere, ağlayan bebeklere, konserve kavanozlarına, ayçiçek yağı tenekelerine, yorganlara, bira şişelerine, rüzgarda kurumaya bırakılmış çamaşırlara, gecenin içinden tehlike koklayan burnu havada köpeklere rağmen sesimizi duyabildiğimiz için şaşkın ve çok mutluyuz.
bence duvar yıkılınca biz de yıkıldık.
artık hiçbir şeyi anlamıyoruz.