Etiketler

Sayfalar

29 Nisan 2010 Perşembe

catherine yenge

Oh, la voilà, elle s'apprête
Aux profondeurs encore secrètes
Que les Dieux lui ont données.

emek




pariste sinema

nakka

kapkaragümrüklerimiz



kapkaragümrüklerimizden reziller gibi geçtik güpegündüz
işsiz güçsüz, ipsiz sapsız, yıkkın bıkkın, zehir zıkkım



'yaşatma' sözcüğü 'yatıştırma' okunur.



yumurta kartonunda bir eksik, beş eksik, on beyaz, dört kırmızı. burada yumurta kartonla alınmaz. yedişer, onar poşetlere konur. ikisi kırılırsa yolda, tavada hemen bir parça margarin eritilir. omlete ekmek banılır.




bir sokağa bir ışık böyle güzel düşer.



iki tost, dört çay üç lira tutar.



muz burada meyveliklerde karartılmaz. minibüste yandaki kadın akşam kızarttığı balık kokar.



stadyumun skor tabelası manueldir.

ya evde yoksan

ahmet kaya


Öyle bir yerdeyim ki
ne karanfil ne kurbağa
Bir yanım mavi yosun
Dalgalanır sularda
Dostum dostum
Güzel dostum
Bu ne beter çizgidir bu
Bu ne çıldırtan denge
Yaprak döker bir yanımız
Bir yanımız bahar bahçe

sesini duyduğum an başladı her şey. büyülü bir andı neredeyse. küçücük bir çocuktum. pikniğe gitmiştik, kamyonetin ön koltuğunda oturuyorduk, bir sürü kuzenler... kapılar açıktı. bazı kuzenler kamyoneti kullanma taklidi yapıyordu. mangal kokusu geliyor, bebekler ağlıyor, abilerle ablalar top oynuyor, annemler salatalık soyuyor, domates doğruyordu. torpido çekmesi silme kaset doluydu, çoğu da ahmet kaya... bir kaçı ibrahim tatlıses, mine koşan...
ahmet kaya şarkı söylüyordu, bahtiyar diyordu, beni burada arama anne diyordu, geçmiyor günler diyordu, mangaldan dumanlar yükseliyor, bebekler ağlıyor, annem domates soyuyor, çıtır sivri biber yıkıyor, poşetten sabunlu el bezleri çıkartıyordu.

coco