Etiketler

Sayfalar

29 Ocak 2011 Cumartesi

beğenmedik


paris sokaklarında fink atmalar, şanzelize'de yok efendim... sonra yurtiçi seyahatler olsun. ah çok eğlendik ama başımıza da şunlar şunlar geldi demeler. mesela karaburun'da. rakı+balık+hamak. pek âlâ. gezi blogu sahibi olmak. bilet koleksiyoncusu olmak. sahip.com. ben de mesela ümraniye'den bahsetmek istiyorum. otobüs yolda bozuldu, aktarma yaptık. 20 Ü bu akşam yine Mustafa Kemal'den geçmedi. Yaşlı teyzeler ofladı pufladı, iki büklüm yokuş çıkmalar... semtimize meydan yapılıyor bir de, üç yüz yıl gecikmeyle. ve bunun için daha iki sene önce ne dölarlar marklar akıtılarak yapılan kocaman bir bina yıkılıyor. moloz moloz. böyle görsen. gri gri. binanın yıkılmamış bölümünden bir lavabo sarkıyor. zamanında abdest alınmış kendisinde misal. tek dişi kalmış canavar. ümraniye'de çıkmaz sokak kalmayacak demişti belediye başkanı bir kere. masasının üzerinde duran pirinç levhada hasan haussmann yazmalar...

sosyal mesaj



ikea'da genç anne ve babalar, bebeklerine 'yabancıların' evlerindeki gibi mobilyalar almak için, değince insanı çosst diye çarpan elektrik yüklenmiş alışveriş arabalarını sürüyor. kadın, 'ay bu çok şirin' diyor lüzumsuz bir harcamayı havada sallarken. adam, 'hayatım hadi' diyor. arabayı köfte bölümüne sürüyor. bir de çocuk mönüsü diyorlar. "kepek ekmeği al" diyor kadın, sırada sıkılıp ağlamaya başlayan çocuğu oyun alanındaki 'kardeşlerin' yanına sürüklerken. hesap 22.50 tutuyor. adam kredi kartıyla ödeyip, cam kenarındaki masalardan birini tutuyor.



buraya çöp dökmek yasaktır,
eski sevgilililerle,
anlaşabilirsek ne güzel olur,
karton kolililerle
kocaelililerle...


sosyal mesajı gözüne gözüne vermiyim diye cümleyi tam kurmuyorum mesela. artist gibi göndermeli, mesajlı bişeyler yazıyorum. gözlerimi kısıp tekrar okuyunca bi tatmin hissi sarıyor içimi. bazen de olmadı ama neyse zaten kimse okumuyor diye gönderiyorum. birbirinden epey alakasız görsellerle 'süslediğim' yazılarımdaki kopukluk, bağlam dışılık, bol tashih, çağrışımlarla ilerleyen düşünce akışı cehaletle birleşince ortaya hiç bir şey söyleyemeyen yazılar çıkıyor. sonra blogu okuyan var mı diye bakıyorum istatistikler bölümüne ki onu da yeni ve tesadüfen öğrendim. en çok okunan yazı 'sıçamıyorum' başlıklı yazı çıkıyor. adam sıçamıyor, derdine derman arıyor. google'a bir umut yazıyor: sıçamıyorum. karşısına benim hiç bir derde deva olamayacak blogumdaki saçmasapan bir yazı çıkıyor. o adam hayata küsmez mi? zaten içi kurumuş, olmuş sana mürdüm eriği. neyse bugün yorgunum mesajları aytek ve büyük ev ablukada verecek.