
fotoğraf: elif türkölmez/ikitelli
bir ara biri güvenilir bir internet sitesinden bir haber bağlantısı yollamıştı ve bunu günlerce konuşmuştuk. Bizimkine oldukça benzer bir işyerinde çalışan bir adam masa başında kalp krizi geçirmiş, çalıştığı bölmenin oradan geçenler bu durumu bütün gün boyunca fark etmemişler. Haberin asıl önemli tarafı bu değildi. Bir iş yerinde kaç kişi çalışır ki, yüz elli milyon kişi olacak değil ya? Birgün mutlaka birinin başına böyle bir şey gelecekti. Akıl almayan şey, adamın kamuya açık bir alanda ölümünün ulusal haber bültenlerine geçmesine neden olan az rastlanacak bir durumdu. Haberin ilk cümlesinde belirtilmişti: Geçtiğimiz günlerde Arlington Virginia'da sigorta şirketinde çalışan bir adam masasının başında kalp krizi geçirerek öldü. Cesedi dört gün sonra çalışma arkadaşları ofisteki iğrenç kokudan şikâyet edince bulundu.
Yazıda bütün bir cuma gününün ve hafta sonunun geçtiği, bölmesinde ölen adamı kimsenin fark etmediği anlatılıyordu. Ne bir iş arkadaşı, ne bina görevlilerinden biri, ne de çöpleri alanlar adamın öldüğünü anlamamıştı. Bunu okuduktan sonra gel de pazartesi gününün geleceğine inan... Pazartesi gününün beraberinde sıradan işlerle birlikte toplantılar getireceğine, geçen hafta not bıraktığımız insanların bizi geri arayacaklarına gel de inan... Pazartesi gelip geçmişti ve adamı pazartesi günü de bulmamışlardı. Ancak salı günü, salı öğleden sonra çürümüş bir muzun varlığından şüphelendiler diye ofisi aramaya giriştiklerinde içlerinden birinin masasının yanında, üzerine düşen koltuğuyla gözlerden uzak bir şekilde yerde ölü olarak yattığını görmüşlerdi. Kendimize böyle bir şeyin nasıl mümkün olabileceğini sorup duruyorduk. Mutlaka toplantı yapmak isteyen biri uğramış olmalıydı. Biri mutlaka bir toplantıya niye katılmadığını sormaya bölmsine gelmiş olmalıydı. Ama hayır, bu zavallı adamcağız etrafındaki bölmelerde çalışanların bir günaydını bile esirgeyecekleri kadar değersiz biriymiş işte... Bunun nasıl mümkün olabileceğini anlayamıyorduk.
Joshua Ferris
Ve İşimiz Bitti
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder