
Arabasında tuhaf bir koku vardı. Plastik, parfüm, sigara karışımı bir koku. Ama her zaman duyulmazdı. Ara sıra ortaya çıkar, burnumu sızlatır, sonra yine bir kuytuya saklanırdı.
İki ay önce, eylül başlarında, bir sabah işe gitmek için durakta otobüs beklerken gördüm notunu. Otobüs durağına şöyle bir not asmıştı. “Hafta içi her gün sabah 8:30 da maltepeden kadıköye, akşam 18:00 de kadıköyden maltepeye özel aracımla gidiyorum. Arabama, benzin parasını paylaşacak yolcu arıyorum. İlgilenenler benimle aşağıdaki numaradan irtibat kurabilirler.” Önce çok tuhaf geldi. Sonra çaktırmadan yazdım telefon numarasını kitabın boş sayfasına. Kitapları karalamaya bayılıyorum, sırf bunun için bile olsa alacaktım o numarayı. Öğlen yemeğinde aradım, konuştuk. Sesi çok normal geldi. “Ben Acıbadem'de iniyorum, daha az ödesem.” dedim, "Olur” dedi. “Zaten kimse aramadı, sizi de kaçırırsam... ” demedi, ama içinden geçirdi büyük ihtimal. Nedense hiç düşünmedim, korkmadım, Gülçin’in “Kızım sen manyak mısın! İti var kopuğu var. Adam belki de sapık, seni kaçırsa, tecavüz etse, öldürse... Hiiih aman yarabbim, ya hiç mi korkmuyosun?” diye içime serptiği şüphe tohumlarını sulamadım.
İlk gün kararlaştırdığımız gibi duraktan aldı beni. Plaka zn 124. Beyaz toyota. 8:30 da duraktaydı. “İyi” dedim, “tam zamanında”. Rahat davranmaya çalıştım. “Zor tabi” dedim, “benzine güç yetmiyor”. Biraz eski moda bir laf gibi geldi, güldüm kendime. “Kimse aramadı mı? Herkes özel arabasına atlıyo, gidiyo, sonra küresel ısınma... Danimarka’ da milletvekilleri bile bisikletle gidiyomuş işe, biz ne zaman görürüz o günleri?” “Rujum fazla mı acaba?” diye düşündüm. Adam , Okan –adı buydu- fazla konuşmuyordu. Yani öyle musallat olcak falan bir tipi de yoktu. İyi dedim, konuşmasın işime gelir.
Cd çalarda Kutsi “birisi var mı kalbinde doğru söyle, arkadaşça soruyorum” dedi. Birden kahkahayı basmak geldi içimden, “Ne saçma değil mi” dedim. “Arkadaşça soruyomuş” baktım gülümsedi biraz. “Kendisi bile inanmıyor aslında” dedim. “Rahatsız ettiyse kapatabilirim” falan demedi. Akşam hiç konuşmadık, Kutsi yine yol boyunca söyledi durdu. Bir ara cd çalar takıldı, ohh dedim içimden, “bozuldu, makine bile dayanamadı”. Ama sonra devam etti kaldığı yerden “inandırdın beni senin yalan aşkına, nasıl hesap vereceksin sen allahına” dedi. En son bunu dedi. “İyakşamlar” dedim inerken, “size de” dedi. İşte bu söz, “size de” , bana cinayet bile işletebilir. “İyakşamlar demeye tenezzül etmiyorum,” gibi gelir. “günaydın” “size de”, “iyigünler” “size de”...
Yolculuklarımız, Kutsi şarkılarıyla ancak iki ay sürebildi. Geçen akşam arabadan inerken gündüz ayarladığım konuşmayı bi çırpıda söyledim. “Okan bey şirket nihayet servis ayarladı, ben artık sizinle gelmiycem, teşekkürler her şey için” dedim. “iyi olmuş sizin için, ben teşekkür ederim” dedi. Kutsi “Yarım kalan bir şeyler var, aklımdan hiç çıkmıyorlar” derken ben de “iyakşamlar” deyip kaçtım, “size de” dediğini duymadan.
Arabanın burnumda asılı kalan kokusunu içime çeke çeke bir süre yürüdüm, “size de” diye diye...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder