
Annem tutturdu, “Adoş bana da öğret” diye. Babam pek oralı olmadı ama annem saatli yerli bir randevu verince, peki dedi. Kahvaltımızı yapalım, kavaklıkta öğreteyim.
Kahvaltımızı çabuk çabuk yaptık. Annemin keyfi pek yerindeydi, “Sofrayı sonra toplarız” dedi, “Hadi gidelim.”
Aşağıya indik. Arabaya bindik. Kavaklığa kadar gittik. Annemle babam koltuk değiştirmek için arabadan inerken ablam, “Ben korkuyorum, ineceğim” dedi. Kardeşim, “Ben de” dedi. Ben korkmuyordum. Öndeki iki koltuğun arasına dirseklerimi dayadım. Annemin ilk kez araba kullanmasını izlemek istiyordum. Onunla gurur duyuyordum. Annesi araba kullanan kaç çocuk vardır ki şu mahallede!
Babam, “Debriyajla frene aynı anda basacaksın.”dedi. “Sonra da…” diye devam ediyordu ki araba birden şaha kalkmış at gibi öne doğru atıldı. Annem gaza yüklendi, direksiyonu sağa kırdı. Araba kaldırımdan çıkıp otluk alana girdi. Önüne çıkan ilk ağaca gürültüyle bindirip durdu. Annem ağlamaya başladı, babam bir küfür savurdu.
Aşağıya indik. Arabanın önünde, ağacın girdiği yerde bir oyuk oluşmuş, kaputtan dumanlar çıkıyordu. Bize doğru koşarak gelen ablamla kardeşim gülüyordu, “Anne çok komik kullandın” dedi kardeşim. İnsanlar bize bakıyordu. Annem babama…
Annem sinir krizi geçiriyor gibi durmadan özür diliyor, böyle bir şeyi nasıl yaptığını anlayamadığını falan söylüyordu. Babam, annemin yüzüne bile bakmıyor, durmadan arabanın orasını burasını elleyip küfür ediyordu. Yanına gidip anneme sarıldım, yumruk yaptığı ellerini açıp içlerini öpmeye başladım. ikimiz de ağlıyorduk. Birkaç metre de olsa araba kullandığı için annemle gurur duyuyordum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder