
Sokaktan uzun uzun bir korna sesi yükseldi. “Hah, geldiler” dedi annem, cama koştu. Parmaklarımın ucuna basıp görmeye çalıştım. Babam, siyah bir arabanın yanında durmuş bize el sallıyordu. “Melahat, çocukları aşağı getir” dedi. Yanında Celal amca vardı.
Annem, “Üstünüze bir şey alın, inin hadi. Babanız arabayı getirmiş” dedi kardeşimle bana.
Merdivenlerden uçarak, en sonunda üç basamak kalınca yandaki demirden tutunup zıplayarak aşağıya indik. Babam bizi görünce gülümsedi. “Gelin” dedi. “Karaoğlanımızı getirdim.”
Ben şoför koltuğuna oturdum. Kardeşim yanıma. “Teybi yok mu baba?” dedim. “Taktırcaz” dedi babam. “Bu ne?” dedi kardeşim, “Küllük oğlum o, elleme içi pistir” dedi babam. “Bir sürü düğme var” dedim, kardeşim “bir kere çalıştıralım mı baba, nolur” dedi. “Dur oğlum Celal amcanı eve çıkarayım. Bir şey yapmayın sakın, hemen geleceğim ben.” dedi. Celal Cömert eski komşumuzdu. Araba galerisi vardı. Soyadı gibi cömert bir adamdı. Babamın sürücü kursuna gittiğini öğrenince, “Gel istediğin arabayı al, pratik yapman lazım senin şimdi” demişti. “Yavaş yavaş ödersin, yeter ki beğen.” Babam, önce olmaz öyle diye düşünmüş, sonra bir gece annemle yatağın üzerine oturup, babaannemin ördüğü yün çorabın içindeki cumhuriyet altınlarını sayınca, ‘neden olmasın?’ diye düşünmüştü.
Babam, Celal amcayı eve çıkardı, pencereden bakan anneme de ‘yukarı çıkıyoruz’ gibisinden işaret yaptı. Annem bir süre daha arabanın içinde oturan bize baktıktan sonra, pencereyi kapatıp içeri girdi.
“Emniyet kemerini takalım mı?” dedi kardeşim. “Olur” dedim. Emniyet kemerlerini çektik, epey zorlanarak yuvalarına taktık. Babam bizi kemerlerimiz takılı, sessizce otururken bulduğunda, ‘artık bir arabamız var’ diye düşünüyorduk.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder