
“Bir kilo biftek” dedim Mutlu Kasap’ın kapısındaki rengârenk şeritlerden oluşan sinekliği itip içeri girince.
“Yağsız tarafından… Annem iyi dövsün, bir de kekiklesin dedi. Misafir gelecek. ”
Kasap Muammer cevap vermedi. Dolabı açıp bir parça et aldı, tezgâhın üzerine koydu. Etten ince dilimler kesti. Tek tek alıp dövdü. Kekik döktü, yağlı kâğıda sardı.
“Borcum ne kadar?” dedim. “50 bin” dedi.
Annem tavaya ayçiçek yağı döktü, biftekleri kızarttı. Mutfak mis gibi koktu. Biftek dolu tabağa bakıp babama döndü, “İkişer parça mı koysam?” diye sordu. Babam “Yetmez” dedi.
Mutfak tezgâhına dizilmiş çilekli puding kâselerine baktım. Onlar yeter mi acaba diye düşündüm. Her bir kâseyle bir misafirin adını eşleştirdim. Annemi, babamı, ablamı, kardeşimi de saydım. Yetiyordu. Daha önce hiç çilekli puding yememiştim. Tadını merak ediyordum. Ama bunun gerçek bir çilekli puding olup olmadığı konusunda da endişelerim vardı. Süt yetmeyince annem bir bardak da su dökmüştü pudingi kaynatırken. “Bir şey olmaz” demişti babam. “Dök”
Kapı çaldı. Dilek ablam, Mustafa enişte, Mustafa eniştenin annesi Mukadder Hanım, Derya ablam ve teyzem parfüm kokuları ve gürültüyle içeri girdi. Herkes birbirini öptü, babam Mustafa enişteyle tokalaştı. Babamın Mustafa enişte için, bir kez pezevenk bir kez de görgüsüz pezevenk dediğini duymuştum. Mustafa abi, çalınır korkusuyla söktüğü oto teybi ve oto telefonunu dikiş makinesinin üzerine koydu.
“Hadi sofraya” dedi annem. Mukadder Hanım kürkünü çıkardı. Kırmızı boyalı tırnaklarına, leopar desenli elbisesine, pembe rujuna, siyah saçlarına baktım.
Sofraya geçtik. Annem herkesin tabağına birer parça biftek servis etti. Mukadder Hanım bıçağıyla bifteğinden küçük bir parçayı kesip, büzüştürdüğü dudaklarına değdirmemeye özen göstererek ağzına attı.
Yavaş yavaş çiğnedi. Onun gibi yapmak istedim. Bıçağı elime alıp diklemesine bifteğe batırdım. Çatalı da takıp eti ikiye ayırmaya çalıştım. Arada Mukadder Hanım’a bakıp doğru yapıyor muyum diye kontrol ettim. Eti delip tabağa dayanan çatal elimden kaydı, bıçak düştü, biftek uçtu.
Et parçası kendi etrafında döne döne yere düştü. Çok utandım.
Mukadder Hanım bir kahkaha patlattı, “Üzülme çocuğum” dedi. “Annen yenisini verir.”